Kolesterol Nedir?

Kolesterol yaşam için gerekli olan mum kıvamında yağımsı bir maddedir. Kolesterol beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur. Vücut kolesterolü kullanarak hormon (kortizon, seks hormonu....), D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir. Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına (arteriyoskleroz) yol açar. Arteriyosklerozda damar duvarında biriken tek madde kolesterol değildir; akyuvarlar, kan pıhtısı, kalsiyum... gibi maddeler de birikir. Toplumda arteriyoskleroz için damar sertliği, damar kireçlenmesi gibi ifadeler de kullanılmaktadır.Damarlar tüm vücutta yaygın olarak bulunur ve kalp, beyin, böbrek... gibi organlara kan taşıyarak bu organların görev yapmasını sağlar. Kolesterol hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin; kalbi besleyen atardamarlarda (koroner arterler) kolesterol birikimi olursa göğüs ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur. Böbrek damarlarında kolesterol birikimi yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.

İyi kolesterol-Kötü kolesterol

Kolesterol, yağımsı bir maddedir. Normal koşullarda, yağ suyun içinde çözünmez. Kolesterol de su özelliklerini taşıyan kanda normal koşullarda çözünmez. Kolesterol, kanda çözünmesi ve taşınması için karaciğerde bir protein ile birleştirilir (paket edilir). Bu kolesterol ile protein birleşimine lipoprotein adı verilir. Değişik tipte lipoproteinler vardır:1.LDL (low density lipoprotein, düşük yoğunluklu lipoprotein): Kötü huylu kolesteroldür.2.HDL (high density lipoprotein, yüksek yoğunluklu lipoprotein): İyi huylu kolesteroldür.HDL ve LDL kolesterolden başka lipoproteinler de vardır.

Yağ metabolizması bozukluğu olan hastaların yaptırdığı diğer bir kan incelemesi de trigliserid ölçümüdür. Trigliserid de kolesterol gibi kanda çözünen bir yağdır. Kan trigliserid düzeyi ile arteriyoskleroz arasındaki ilişki kolesterol kadar belirgin değildir.

Yüksek kolesterol nedir?

Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolün yüksek olması hasta için risk taşır. HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir.
20 yaşın üzerinde Kan kolesterol düzeyi
200 mg/dl'nin altı istenilen düzeydir.
200-239 mg/dl arası sınırda yüksek’tir.
240 mg/dl'nin üstü ise yüksektir.
Kan LDL-kolesterol düzeyi
130 mg/dl'nin altı istenilen düzeydir.
130-159 mg/dl arası sınırda yüksek’tir.
<160 mg/dl'nin üstü ise yüksektir.
Kan HDL-kolesterol düzeyi
35 mg/dl'nin altı düşüktür.
Kanda Kolesterol >200 mg/dl
veya LDL-kolesterol>130 mg/dl
veya HDL-kolesterol <35 mg/dl İSE >RİSK FAZLADIR
HDL-kolesterol yükseldikçe risk azalır. Ortalama HDL-kolesterol düzeyi kadında 55 mg/dl ve erkekte 45 mg/dl’dir yani kadınlar bu yönden daha şanslıdır.

Kan trigliserid ölçümüne göre sınıflandırma

< 200 mg/dl ----> Normal
200-400 mg/dl ----> Sınırda yüksek
400-1000 mg/dl ----> Yüksek
> 1000 mg/dl ----> Çok yüksek

Kanda kolesterolün yüksek olması bir yağ metabolizması bozukluğudur. Yağ metabolizması bozukluğundan şüphe edilen bir hastada yapılması gereken kan alınarak öncelikle kolesterol, LDL-kolesterol, HDL kolesterol ve trigliserid düzeyi ölçülmesidir. Tedaviye karar vermeden önce bu değerler en az 2 kere ölçülmelidir.Tedavi düzenlenirken öncelikle LDL-kolesterol düzeyleri temel alınmalıdır.

Kolesterol niye yükselir?

Kanda kolesterol düzeyini etkileyen çok sayıda faktör vardır. Bu faktörlerin bazıları önlenebilir niteliktedir. Bunlardan bazıları:
1.Kalıtımsal Faktörler
2.Gıdalar
3.Şişmanlık
4.Stres

gibi faktörler kolesterolü ve kötü huylu kolesterolü yükseltir.Düzenli egzersiz iyi huylu kolesterolü yükseltir ve kötü huylu kolesterolü azaltır.60-65 yaşa kadar yaşla birlikte kolesterol düzeyi artar. Kadınlarda menopozdan sonra kolesterol düzeyi artar.

Kolesterol yükselmesine yol açan hastalıklar
Bazı hastalıklarda kolesterol düzeyi yükselir. Bu hastalıkları ikiye ayırarak incelemek mümkündür:
1.Kalıtsal yağ metabolizması hastalıkları
A.Hipotiroidi: Tiroid bezinin yetersiz çalışması.
B.Karaciğer hastalıkları
C.Nefrit: Böbreğin mikrobik olmayan iltihabi hastalıkları
D.Şeker hastalığı
E.Şişmanlık
F.Bazı ilaçlar
2.Diğer hastalıklar

Kolesterolün önemi nedir?

Kalp ve damar hastalıkları Türkiye'de ve diğer ülkelerde ölüm ve kalıcı sakatlıklara yol açan yaygın sorunlardır. Türkiye’de 6 milyon kişide kan kolesterol düzeyi sınırda yüksek (200-239 mg/dl) ve 2 milyon kişide yüksektir (240 mg/dl). Gelişmiş ülkelerde ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıkları ilk sıradadır ve yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, şişmanlık gibi sorunların düzeltilmesi ile bu ölümler önlenebilir veya geciktirilebilir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü kalp ve damar hastalıklarını 1 numaralı insanlık düşmanı ilan etmiştir.Kalp ve damar hastalıklarını kolaylaştıran faktörlere kardiyovasküler risk faktörleri adı verilir. Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolün yüksek olması hasta için risktir ve kolesterol yüksekliği bir kardiyovasküler risk faktörüdür. HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir. Bu riske sahip hastalarda kalp krizi, felç, damar tıkanması, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların ortaya çıkma olasılığı daha fazladır.

Kardiyovasküler Risk Faktörleri

Kolesterolü yüksek hastalarda, kardiyovasküler risk faktörlerinin değerlendirilmesi ve mümkünse değiştirilmesi, tedavinin temel noktalarından birisidir. Kolesterolü yüksek hastalarda, kolesterol yüksekliği dışındaki kardiyovasküler risk faktörlerine de sık rastlanır ve bu kardiyovasküler risk faktörlerinin düzeltilmesi ile kardiyovasküler kalıcı hasar ve ölüm riski kesin olarak azaltılır. Aşağıda kardiyovasküler risk faktörleri özetlenmiştir:
Hipertansiyon
Lipid (yağ) metabolizması bozukluğu, Kolesterol yüksekliği
Sigara Diyabetes mellitus (şeker hastalığı)
Şişmanlık
Fiziksel aktivite azlığı ve sedanter yaşam
Yüksek hematokrit (kanda çok fazla hücre bulunması)
Artmış trombojenik faktörler (kanı pıhtılaştıran faktörler )
İleri yaş
Erkek cinsiyet
Aile öyküsü
Tip A kişilik yapısı (mükemmeliyetçi, obsesif hırslı ve gergin kişilik)
Östrojen eksikliği
Alkol yoksunluğu (alkol bağımlılığı)
Fibrinojen yüksekliği
Ürik asit yüksekliği
Lipoprotein (a)
Belirgin beyin, kalp, böbrek veya damar hastalığı

Hipertansiyon, her yaş, cins, ırk için önemli bir kardiyovasküler risk faktörüdür ve hem büyük hem küçük tansiyonun yükseldikçe kardiyovasküler risk artmaktadır. Hipertansiyon tedavisi ile kardiyovasküler risk azalmaktadır.

Lipid (yağ) metabolizması bozuklukları, majör ve düzeltilebilir kardiyovasküler risk faktörlerinden birisidir. Yapılan tüm büyük çalışmalarda serum kolesterol düzeyi ile kardiyovasküler risk arasındaki ilişki gösterilmiştir. HDL-kolesterolün düşüklüğü de bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Diyetin kolesterol içeriği ile kardiyovasküler risk arasında da doğrudan ilişki vardır.

Şişmanlık ile koroner arter hastalığı arasındaki ilişki birçok çalışmada gösterilmiştir. Ancak şişman hastalarda, hipertansiyon, fiziksel aktivite azlığı, diyabetes mellitus (şeker hastalığı) ve lipid metabolizması gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerine da daha sık rastlanır ve bu kardiyovasküler risk faktörler, şişmanlığın bağımsız etkisini maskeleyebilir.

Günümüzde şişmanlık tanım ve sınıflandırmasında beden kitle indeksi kullanılmaktadır.Beden kitle indeksi=Beden ağırlığı(kg)/Boy(m)2 formülü ile hesaplanır.Örneğin vücut ağırlığı 85 kg, boyu 1.74 m olan bir insanda;Beden kitle indeksi=85/1.74x1.74=28’dir.Beden kitle indeksine göre kilo durumu aşağıda özetlenmiştir.<18.5 Zayıf18.5-24.9 Normal (sağlıklı)25-29.9 Fazla kilolu (gürbüz)30-39.9 Şişman>40 Tehlikeli şişmanYukarıdaki örnekteki kişi gürbüzdür.

Beden kitle indeksinizi hesaplayınız.

Yetersiz egzersiz kardiyovasküler riski arttırır. Öte yandan sedanter yaşam, kan şekeri, kolesterol ve kan basıncı kontrolunu zorlaştırır. Düzenli egzersiz yapanlarda, koroner arter hastalığı riski de azalır.

Diyabetes mellitus (şeker hastalığı) iyi bilinen bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Ayrıca diyabetik hastalarda lipid (yağ) metabolizmasi bozuklukları, hipertansiyon, şişmanlık gibi diğer kardiyovasküler risk faktörleri de sıktır.

Sigara, koroner arter hastalığı sıklığını arttırdığı gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin etkisini de arttırır. Sigara içimi, Türkiye'deki en önemli sağlık problemlerinden birisidir ve ne yazık ki kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Sigaranın bırakılması ile koroner arter hastalığı riski azalır ve bu azalma 12 ay sonra en belirgin hale gelir.

Tip A kişiliğine sahip kişiler, mükemmeliyetçi, obsesif, hırslı ve gergin bir özellik sergilerler.

Yüksek kolesterolün vücuda verdiği zararlar

Kanda aşırı miktarda bulunan kolesterol yavaş yavaş (yıllar içinde) damar duvarında birikir. Bu birikim sonucu o damarda daralma, tıkanma ortaya çıkar. Bu durum bir su borusunda pisliklerin birikmesine benzetilebilir. Kolesterol hangi damarda birikmişse o damarla ilişkili sorunlar ve hastalıklar ortaya çıkar.Kolesterol yüksekliğinde belirti ve bulgular çoğu zaman ani kolesterol yükselmesine bağlı değildir, uzun süreli kolesterol yüksekliğinin damar duvarında kolesterol birikmesine yol açmasının sonucudur. Yani kolesterolünüz şu andaki değerinin 2-3 katına yükselse ve 3-4 saat yüksek kalsa size bir zararı olmaz. Asıl sorun sizde daha önce uzun süreli kolesterol yüksekliği olmasıdır.Kalbi besleyen damarlarda (koroner arter) kolesterol birikimi bu damarlarda tıkanma ve daralmanın sonucu göğüs ağrısı, kalp krizi ve kalp yetmezliği gibi sorunlara neden olur. Bunların sonucu hasta koroner by pass ameliyatı (cerrahi olarak darlığın ortadan kaldırılması) veya anjiyoplasti (balonla daralmış koroner arterin genişletilmesi) işlemine ihtiyaç duyabilir.Beyini besleyen boyun damarlarında kolesterol birikimi olması felçlere, konuşma bozukluklarına, dengesiz yürümeye, bilinç kaybına yol açar.Böbrek damarlarında kolesterol birikimi yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.Ana atardamarda (aort) kolesterol birikimi de tehlikelidir. Buradan kopan kolesterol birikintileri daha küçük damarları tıkayarak çok değişik sorunlara yol açabilirler: Bağırsağı besleyen damarları tıkayarak bağırsak ölümüne, göz damarlarını tıkayarak körlüğe, bacak damarlarını tıkayarak gangrene... yol açabilirler. Kolesterol yüksekliğine bağlı sorunlar ortaya çıktığı zaman hasta geç kalmış olabilir; bu nedenle kolesterol yüksekliğini önlemek, yükselmişse düşürmek çok önemlidir.

Kolesterol-yüksek tansiyon ilişkisi

Kolesterol ve yüksek tansiyon arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Yani kolesterol yüksekliği yüksek tansiyona, yüksek tansiyon kolesterol yüksekliğine yol açmaz. Ancak ikisinin hedefi ve zarar verdiği organ aynıdır: Kan damarları. Yüksek tansiyon kan damarındaki basıncı yükselterek aşınma, yırtılmalara neden olur. Bu durum su borusu içindeki basıncın artmasına bağlı sorunlara benzetilebilir. Yüksek kolesterol de damar duvarında kolesterol birikimine yol açarak damarlarda daralma, tıkanmalara yol açar. Yüksek tansiyon ve kolesterol yüksekliği kan damarına diğerinin verdiği zararın şiddetini arttırır ve ortaya çıkmasını çabuklaştırır. Bu nedenle hem kolesterol yüksekliği hem de yüksek tansiyon tedavi edilmelidir.
Devamını oku "Kolesterol Nedir?"

Bookmark and Share

Saglikli Zayiflama Onerileri

Zayıflamak istiyorsunuz.Fakat fazla kilolardan kurtulutken sağlınızdanda olmamalısınız.Çünkü kilo vermeye çalışırken birçok kişi sağlığından oluyor.Buda çok büyün sorunlar oluşturuyor.Sağlıklı Zayıflama önerileri sayesınde, sağlığınızı koruyarak kilo verebilirsiniz.

Sağlıklı Zayıflama Önerileri

Kilo vermek için diyet yapmayı düşünüyorsanız mutlaka bir uzmandan yardım alın. Arkadaşınıza kilo verdiren diyet listesi sizde tam tersi bir etki yaratabilir. Unutmayın ki, her insanın metabolizma hızı, kan değerleri, sindirim sistemi çalışması aynı değildir. Bir tanıdığım abc otunu kaynatıp içmiş, 1 ayda 15 kilo vermiş sözlerine kulaklarınızı kapatın. Siz, özel bir insansınız ve size özel diyet uygulamalısınız.

Çevrenizdeki insanların tepkilerini önceden ölçün. Diyet yapan kişileri nasıl davrandıklarını gözlemleyin. ”Bir dilim pastadan bir şey olmaz, şu asitli içeceğin ne zararı var, bir günlük diyeti bozmakla ne olur?” gibi cümlelerle diyet yapan kişiyi etkilemeye çalışıyorlarsa, diyet yaptığınızı o insanlardan saklayın. Aynı davranışları size de sergileyeceklerdir ve kararlı ilerlemenizde zorluk yaşatacaklardır.

Şok diyetlerden kendinizi sakının. 3 günde 3 kilo vereceğinizi iddia eden diyet listeleri sağlığınızı derinden etkiler. Ölüm diyetini bıraktıktan sonra verdiğiniz kilo aynı hızla geri alırsınız. Hatta bu kez, vermek daha da zorlaşır. Bu nedenle kısa vadeli düşünmek yerine sağlıklı ve bilinçli beslenmeyi yaşam biçimi haline getirin ve sabırlı olun.
Devamını oku "Saglikli Zayiflama Onerileri"

Bookmark and Share

Sekiz Dakikada İdeal Kiloya Kavusabilirsiniz

Dört hafta boyunca her sabah kendinize sadece sekiz dakika ayırarak ideal kilonuza kavuşabilirsiniz.

Jorge Cruise Amerika’da milyonlarca insanın hiç kaçırmadan izlediği televizyon programı “Sabahları 8 Dakika” nın yaratıcısı. Fakat Cruise kendini iyi bir vücuda sahip olmaya adamış “bay vücutlardan” biri değil. Her sabah 8 dakikalık bir egzersiz ve doğru beslenme programıyla sadece 4 haftada forma girmeyi öneren bir uzman.

Fazla kilolu olmaktan utanmanın ne demek olduğunu biliyorum çünkü yaşadım” diyen Jorge Cruise küçüklüğünden beri sağlıklısız bir hayat sürmüş: “Enerjim yoktu, her gün baş ağrıları çekiyordum ve ciddi astım rahatsızlığım vardı.” Haftalarca mide ağrısı çeken, bol bol su ve bitki çayları içen, yemek yiyemeyen ve hızla kilo kaybetmeye başlayan Jorge Cruise, ağrısı artıp acilen hastaneye kaldırıldığında apandisitinin patladığını öğrenmiş. Bu olaydan sonra yeme alışkanlıklarını kökten değiştirmiş.



“Fazla süt ürünü ve kırmızı et yemeyi bıraktım, işlenmiş gıdalardan tam tahıllara ve sebzelere geçiş yaptım, bol su içmeye, soya ürünleri yemeye başladım. Bir gün baş ağrılarımın ve astımımın kesildiğini fark ettim. Kendimi sağlıklı ve enerjik hissediyordum” diyen Cruise şimdi insanların sağlıklı olmalarına ve bunu korumalarına yardım etmek istiyor. Jorge Cruise yaşamını başka insanlara en iyi ve en verimli kilo verme bilgilerini öğretmeye adamış.

Program nasıl uygulanacak?

28 günde kilo vermek ve ideal kiloya ulaşmak için mucizeler vaad eden “Sabahları 8 Dakika” programı üç temel kurala dayanıyor:

Heyecan formunuz

Sabahları 8 Dakika uygulamasından önce yapacağınız günlük “Uyanma konuşması”yla kendi iç motivasyonunuzu yaratacaksınız. Bu size yeni yaşam biçiminizi sevme konusunda kendinizi motive etmeniz için gerekli olan heyecanı sağlayacak.

Bu konuşma sırasında kilo verme hedeflerinizi saptayın, bu kilolardan kurtulmak için yeni ikna yolları keşfedin. Kendinizi olumsuz düşünen birinden olumlu düşünen biri haline dönüştürün. Nefes alma şeklinizi değiştirerek gizli bir enerji kaynağı yaratın, hareketlerinizi değiştirmek için gözünüzde canlandırma gücünden yararlanın. Sahip olduğunuzu bilmediğiniz zamanı ortaya çıkarın, bir saniye içinde ruh halinizi düzeltin, özgüveninizi ortaya çıkarın. Ayrıca sabahları yapacağınız uyanma konuşmasına ek olarak programın bir başka öğesi de “Günlük”. Bu bölümde; kaydettiğiniz ilerlemeyi, yaptığınız atılımları ve yaşamınızda sizi mutlu kılan şeyleri yazmak yeterli.

Fiziksel formunuz

Programın temelinde kendisini kanıtlamış “iki süper hızlı hareket” yer alıyor. Bunlar günde sadece 8 dakika zaman alıyor, fakat muhteşem sonuçlar veriyor. Bu iki güçlendirme hareketi, hergün metabolizmanızı hızlandırmanıza, form kazanmanıza ve yağlarınızı mümkün olduğunca etkili şekilde yakmanıza yardımcı oluyor.

Beslenme alışkanlıklarınız

Takip etmesi son derece kolay olan “yağ yiyin forma girin” beslenme programı kişide yemekten yoksun bırakılma duygusu uyandırmıyor. Bu programda, hemen her diyette söylendiği gibi, sadece omega yağlarını yemek zorunda değilsiniz. Yemeklerinizde her türlü yağı, hatta tereyağı gibi doymuş yağları bile kullanabilirsiniz. Ayrıca mısır yağı veya hoşlandığınız diğer yağları da kullanabilirsiniz. Sadece bunları az miktarda kullanmaya dikkat edin. Ama yine de unutmayın ki, omega yağlarını ne kadar fazla kullanırsanız, o kadar daha az yemek yiyecek, yediklerinizden keyif alacak, metabolizmanızı hızlandıracak, hastalıkları engelleyecek ve kendinizi daha mutlu hissedeceksiniz.

Ketentohumu yağı kullanın

Ketentohumu yağı kullanmanız gereken yağların başında geliyor. Sabahları ekmeğinize reçel sürmek yerine, ketentohumu yağı kullanın (Bunun erimiş tereyağı olduğunu düşünebilirsiniz). Bu tostunuzun daha lezzetli olmasını ve kendinizi daha uzun süre tok hissetmenizi sağlayacaktır. Sebzelerinizin üzerinde sos kullanmak yerine öğlen veya akşam öğünlerinde bir çay kaşığı ketentohumu yağı kullanın.

Aşırı yemek yemenizi engellemek için akşam yemeğinden 1 saat önce bir çay kaşığı ketentohumu yağı karıştırılmış bir kase yağsız yoğurt veya soya yoğurdu yiyin. Pişirdikten sonra bir çay kaşığı ketentohumu yağı katarak çorbanızı daha doyurucu, yağ yakıcı bir dost haline getirin. Metabolizmanızı harekete geçirecek ve çorbanızın lezzetini artıracaktır.
Devamını oku "Sekiz Dakikada İdeal Kiloya Kavusabilirsiniz"

Bookmark and Share

İstah Azaltmanin Yollari Nelerdir?

Bazılarımız iştahımızın çok yerinde olduğundan, bazılarımızda iştahsızlıklarından yakınır. Uzmanlar fazla iştahlı olmanın sebeplerini anlatmakla bitiremezler.

Şişmanlığın baş sebebi fazla iştahlı olmaktan geçer.Diyet yapmak her zaman işe yaramıyor maalesef. Öncelikle yemek yemeyi keyifli hale getirmemek gerek.

Çeşitli çaylarla ve otlarla iştah azaltmaya çalışmanın birçok sebebi vardır. İştah azaltmanın sindirim sistemini düzeltmekten geçtiğini biliyor muydunuz? Bu işin sırrı az yemek değil, doğru beslenmektedir. Hormonlu gıdalardan uzak durup organik ürünler tüketmeye dikkat etmek gerekiyor. Beden ihtiyaç duyduğu vitaminleri, mineralleri ve besinleri alırsa iştahı da normale dönecektir.

İştahın ve açlık hissinin tek sebebi kesinlikle doymamak değil. Duyarsız bir karaciğer ve tiroid bezlerinin düzensiz çalışması da iştah fazlalığına sebep olan etkenlerdir. Dr. Ender Saraç bu konuda önemli bir uyarıda bulunuyor. Eğer çok iştahlıysanız, hergün 2-3 saatte bir açlık krizine giriyorsanız, hamur işi ve tatlı kriziniz tutuyorsa mutlaka bir hekime başvurmalısınız. Bir takım testler yaptırarak sebebini ne olduğunu bulabilirseniz çözüm de beraberinde gelecektir.

Saraç, hanımların özel günlerinde yaşadıkları açlık krizleri ve özellikle tatlı krizleri için; gece alacakları çuha çiçeği hapı, magnezyum ve krom tabletlerinin yararlı olduğunu söylüyor.
Devamını oku "İstah Azaltmanin Yollari Nelerdir?"

Bookmark and Share

Diyet Nedir?

Kişinin sağlığını ve esenliğini koruyabilmesi için gerekli olan beslenme düzenine diyet denir.

Diyet yaparken karşılaştığımız sorunlardan biri, neyi ne kadar yiyeceğimiz. Günlük almamız gereken kalori ve yağ miktarından, karnımız açlıktan kazındığında ne yiyeceğimize ya da kalsiyum ihtiyacımızı mutlaka sütten mi alacağımıza kadar pek çok soru aklımızı kurcalar.

İşte, diyetle ilgili en çok sorulan sorular ve yanıtları

1- Yumurta kolesterol açısından kötü mü?:

Yumurta tüketiminde ölçülü olduğunuz sürece hayır. Yumurta, vücudunuz için gerekli olan protein, K vitamini, riboflavin ve selenyumu sağlamak için mükemmel bir kaynak. Yapılan araştırmalar, yumurta sarısının 213 mg kolestrol içeriyor olmasına karşın, haftada 2 adet yumurta yemenin kandaki kolesterol düzeyi üzerinde hiçbir olumsuz etkide bulunmadığını gösteriyor.



2- Günde kaç kalori almalıyım?:

öncelikle, dengeli bir beslenme programı uygulayarak vücudunuzdaki her yarım kilo için 10 kalori almalısınız. Buna, günlük aktivite durumunuza göre, 400-700 kalori daha eklemelisiniz. Sözgelimi 65 kiloda aktif bir kadının günlük alması gerekli kalori miktarı 2000 civarındadır ve bu kişinin, haftada bir kilo vermek istediğinde, günlük kalori miktarından 500 kalori daha az beslenmesi yeterlidir. Eğer siz daha kalıcı çözümler istiyorsanız, diyetiniz boyunca günlük kalori miktarından 250 kalori indirin ve 250 kaloriyi yaktıracak kadar da egzersiz yapın.

3- Kilo vermek isterken günlük almam gereken ortalama yağ miktarı ne kadardır?:

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, günlük aldığınız kalori miktarının yüzde 15′i, diyet yapıyor olun veya olmayın her iki halde de yağlardan sağlanıyor. Bu miktar; kalp krizi, obezite ve diyabet riskini en aza indirmek için yeterli. Sözgelimi, bin 500 kalorilik bir diyet yapıyorsanız alabileceğiniz yağ miktarı 50 gramla sınırlı.

4- Karbonhidrat niçin egzersiz için de büyük önem taşır?:

Vücudumuzda glikojen olarak depolanan karbonhidratlar, kas gücünü arttırmada son derece önemli rol oynar. Ayrıca, aşırı olmamak kaydıyla vücudumuzda depoladığımız yağlar da aynı etkiyi gösterir. Kas gelişiminde önemli rol oynayan glikojeni vücudunuza tedarik edebilmek için, egzersiz çalışmalarınız sonrası karbonhidrat içeren yiyeceklerden yemelisiniz. Mesela 90 dakikalık bir egzersiz sonrası, fırınlanmış patates, bir porsiyon meyve veya kepekli krakerler iyi birer seçim.

5- Kahvede bulunan kafein kemiklerimi zayıflatır mı?:

Hayır. çok aşırı miktarda kahve içmiyorsanız böyle bir durum söz konusu değil. Gene de kafeinin kemikleriniz üzerindeki zararlı etkilerinden endişe duyuyorsanız, kahvenizi sütle içmeyi deneyin.

6- Yüksek tansiyon problemim yoksa tuza dikkat etmeme gerek var mı?:

Tuz, şeker ve un, üç zararlı beyaz. Bu nedenle, kullanacağınız tuz hep az olmalı.

7- Besleyici değerleri bakımından vücudum için en yararlı 5 sebze hangisi?:

İster koyu yeşil olsun isterse kırmızı, isterse portakal rengi veya sarı, bütün sebzeler harika birer besleyici ve vücudumuzu hastalıklara karşı dirençli hale getiriyorlar. Herbirinin ayrı yararları olmakla birlikte, düzenli olarak alındıklarında vücudumuz için en yararlı sebzeler şunlar:

Ispanak, iyi bir folik asit kaynağı, kansere karşı koruyucu etkisi var, A vitamini ve kalsiyum içeriyor; havuç, mükemmel bir A vitamini kaynağı; tatlı patates, A ve C vitaminleri içeriyor; brokoli, A ve C vitaminleri ile folik asit içeriyor; sarımsak, kansere karşı etkili pitokimyasallar içeriyor.

8- Hangi yiyecekler kolestrolü düşürür?:

Lif bakımından zengin sebzeler, sözgelimi yulaf, fasulye ve soyalı besinler, kolesterolü düşürüyor. Bunlar, kandaki kolesterol miktarını dengeleyici özelliğe sahip bulunuyor. Kolesterolünüz yüksekse, özellikle az yağ içeren bir diyet yapmalısınız. Aldığınız yağ miktarını azaltmak için meyve ve sebze ağırlıklı öğünler yemelisiniz ve kırmızı eti azaltmalısınız. Ayrıca süt ve süt ürünlerinden de yağsız olanları tercih etmelisiniz.

9- Günde 8 bardak su içmek neden önemli?:

Vücudumuzda oluşan en temel kimyasal reaksiyonların tümü suya gereksinim duyar. Su; sindirimde, metabolizmanın düzenlenmesinde, vücut ısısının ayarlanmasında, kan basıncında ve fitness performansında direkt etkilidir.

10- Karnım açlıktan kazındığında bunu nasıl giderebilirim?:

Bunu tamamen geçiremezsiniz; fakat kendinize en zararsız biçimde üstesinden gelebilirsiniz. Bunun için, diyetisyenlerin belirledikleri stratejilerden birini deneyebilirsiniz. Dilediğiniz yiyecekten ufak miktarlarda yiyerek açlığınızı gidermeye çalışın. Canınızın çektiği yiyeceklerin benzer diyet versiyonlarından deneyin. Hala açlığınızın önüne geçemediyseniz, arkadaşlarınızla birlikte olmayı ve açlığınızı aktivitelerle unutmayı deneyin.

11- Şeker şişmanlatır mı?:

Teknik olarak yağ içermediğinden, hayır. Şeker, saf karbonhidrattan oluşur ve biz bu ihtiyacımızı aynı şekilde ekmekten, meyvelerden de karşılayabiliriz. Ama tabii ki şeker kalori içerir. Bazı şekerli yiyecekler, sözgelimi kurabiyeler ve krakerler, aynı zamanda yağ da içerir. O halde, çok fazla şekerli gıda tüketimi kısa sürede yağ birikimleri olarak vücudumuzda yerini alacaktır.

12- En sağlıklı yağ hangisi?:

Zeytinyağı kesinlikle en sağlıklı olanı. Zira, doymuş yağ oranı düşe aynı etkiyi gösterir. Kas geük, doymamış yağ oranı yüksek rafine bir yağ. Göğüs kanseri riskini azalıyor ve kolesterol üzerinde kötü etkileri bulunmuyor. Margarin ve tereyağı gibi doymuş yağlar damar tıkanıklığına sebep olur ve böylece yüksek tansiyon ve kalp krizi riskini arttırır. Hidrojene bitkisel yağ gibi kimyasal reaksiyonlardan geçirilmiş yağlar da kolesterol üzerinde kötü etkilerde bulunur. Yumuşak doymamış margarinler diyet yaparken en uygun seçim. Eğer tereyağı konusunda ısrarcıysanız, light çeşitlerini zeytinyağı ile birlikte kullanmanızda fayda var.

13- Metabolizmayı özellikle güçlendiren yiyecekler var mı?:

Hayır. Söylenildiğinin aksine, balarısı polenleri ve greyfurt da böyle bir etkide bulunmuyor. Bazı baharatlı yiyeceklerin metabolizmayı hızlandırdığı doğru olsa da, bunun vücut üzerindeki etkileri oldukça zayıf. Eğer metabolizmanızı güçlendirmek istiyorsanız, ağırlık kaldırma egzersizleri sizin için çok yararlı olacaktır. Kaslarınızı zorlayarak kaldırdığınız her yarım kilo için günde 35 kalori yakabilirsiniz.

14- çok az yağ yemek mümkün mü?:

Tıpkı bir araba gibi, vücudumuz da hareket etmek için yağa gereksinim duyar. özel olarak yağ asitleri, hücre onarımında ve yenilemelerinde de iş görür. Et, balık, fındık gibi besinlerden aldığımız yağlar, aynı zamanda hormonları düzenleyici ve sinir sistemini güçlendirici etkilere sahip. Her ne kadar çoğu uzman günlük kalori miktarının yüzde 15′inin yağdan karşılanması gerektiği görüşünde birleşse de, yapılan son araştırmalar, yüzde 10′un da yeterli olduğunu gösteriyor.

15- Acıktığım zaman neden çekilmez bir insan oluyorum?:

Kötü gününüzde olsanız dahi, dayanılmaz olmanızın sebebi, fizyolojik olarak açlığınızdan ileri geliyor olabilir. Vücuttaki kan şekeri düştüğünde, otomatik olarak kanınızdaki adrenalin ve daha birkaç hormonun işlevi de azalır ve bunun sonucu sinirlilik, kan basıncınızın artışıyla doğru orantılı olarak gerginlik görülebilir. Eğer sık aralıklarla azar azar yemek yemeye vakit ayıramıyorsanız, yanınızda bir meyve veya atıştıracak krakerler taşımanızda yarar var.

16- Hiçbir şey yemeyerek zayıflamak tehlikeli mi?:

Bu tarz girişimler son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Vücudunuz iki günden fazla aç kaldığında, karbonhidrat ve protein gibi en temel ihtiyaçlarını kaslardan karşılamaya kalkacaktır. Ayrıca büyük su kaybına da rastlanır. Bunun sonucu olarak da baş ağrısı, baş dönmesi, sıkıntı gibi olumsuz belirtiler görülebilir. Aç kalınan süre arttıkça, oluşması muhtemel tehlikeler de daha ciddi boyutlar kazanacaktır.

17- Baharatlı yiyecekler ülser yapar mı?:

Yapılan araştırmalar, peptik ülserin gerçek sebebinin mideye yerleşen bir bakteri olduğunu gösteriyor. Günümüzde ülser tedavisinde diyet yanında bu bakteriyi etkisiz hale getiren ilaçlar da kullanılıyor.

18- Izgaranın kansere yol açtığı doğru mu?:

Direkt olarak hayır; ama kanser riskini arttırdığı doğru. Biftek, tavuk gibi et yağları kömür üzerine düştüğünde çıkan dumanın kanserojen etkileri olduğu biliniyor. Yapılan çalışmalar, mangaldan önce etleri marine etmenin bu tehlikeyi azalttığını gösteriyor. Diğer bir sağlıklı yöntem de etleri önce mikro dalgada pişirip en son mangalda çevirerek servise sunmak.

19- Gece yatmadan önce bir şeyler atıştırmak zararlı mı?:

Gece yarısı yediklerinizi sindirmeniz iyice zorlaşır. Hele bir de yedikleriniz abur cubursa. Yatmadan önce bir şeyler atıştırmak istiyorsanız meyve veya bir kase yoğurt yemenizi ya da bir bardak süt içmenizi öneriyoruz.
Devamını oku "Diyet Nedir?"

Bookmark and Share

Manav Türkleri

Manavlar, yazılı eski kaynakların cemaatler bölümünde “Manavlar”, “Manavlı”(Manavlu), “Manavlar Parakendesi” biçiminde ve Yörükân Taifesi’ne bağlı bir topluluk olarak gösterilmektedir. Ayrıca farklı kaynaklarda Manav; “Batı Anadolu’ya dışarıdan gelen (göçmen/muhacir) ve göçebelikten yerleşmiş (Yörük) nüfus dışında eskiden yerleşmiş köylere / köylülere verilen ad veya “Yerli Halk”, “Yerleşik Türk / Türkmen Topluluğu” ya da “Yerli olan, muhacir olmayan” ve yahut “hareketli nüfusa karşın yerini değiştirmeyen, devamlı olarak orada oturan topluluk üyeleri olarak tanımlanmaktadır. Yani Manav; “bir yere sonradan gelenleri, yerleşik olanlardan ayırt etmek için kullanılan” ve “Türkçe dışında dil bilmeyen” topluluk anlamında kullanılan bir kavramdır .Bazı kaynaklarda Manavlar için; “taze yemiş satan esnaf, küçümseyici anlamda Anadolu Türkü” veya “Balkan göçmenlerince, Osmanlı Dönemi’nde İstanbul saraylarının sebze, meyve, et, süt ve yoğurt gibi ihtiyaçlarını karşılayan yerleşik yöre insanı” ya da “Rumlar tarafından, Rumca yüzyıl anlamına gelen ve yörede yüzyıldan fazla yerleşik olarak yaşayan Türkçe konuşan topluluk” olarak da tanımlanmaktadır.

Manav sözcüğünün; Türkistan’daki Kazak-Kırgız ve Sibirya’daki Yakut (Saha) Türkleri’nde kullanılan, koruyucu soylu kişi ve boy beyi anlamına gelen “Manap” ve “Manag”dan geldiği sanılmaktadır. Eski Türkçe’de “v” sesinin olmamasından dolayı, “Manap” sözcüğündeki “p” ve “Manag” sözcüğündeki “g” sesinin yumuşayarak “Manav” sözcüğünün ortaya çıktığı düşünülmektedir. (Örneğin; berim=verim, takuk=tavuk, kagun=kavun vb gibi.) “Manap”ın; Çağatay Türkçesi’nde “asilzâde, asâlet, beyzadelik”, Kırgız Türkçesi’nde “feodal kabilelik üst tabakasının mümessili” veya “Kırgız Lideri”, Kazak Türkçesi’nde “ağa, bey” ile “Manag”ın; Yakut (Saha) Türkçesi’nde “koruyucu, güdücü, bakıcı” anlamlarını taşıması ve de Türkistan’ın kuzey bozkırlarında yaşayan Kırgız ve Kazakların boy ve oymak başlarına “Manap” demeleri ile 1860’larda Kırgızlar’dan Bugu (Geyik) kabilesi ve Sari Bağış boylarının başlarında Manapların yer alması olguları da, “Manavlar=Yerli Türk/Türkmen” görüşünü desteklemektedir.

Batı Anadolu Yaşayan Manavlar

Batı Anadolu bölgesinde insanlar / alt kültür grupları değişik yerleşim alanlarından geldiği için, gelenekler ve göreneklerde de farklılıklar gözlenmektedir. Yerli olarak tabir edilen ve diğer yerleşim alanlarından yöreye gelenler tarafından, bir Yörük / Türkmen topluluğu olarak kabul edilen ve de emik (kendini tanımlama) açıdan da kendilerini Türkmen kabul eden Manavlar, yöre nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktadır.
“Manav” veya “Yerli Türk” diye adlandırılan topluluk üyelerinin coğrafi dağılımları, İstanbul-ŞİLE ,Sakarya, Isparta-Keçiborlu, Balıkesir-Susurluk, Çanakkale-Biga, Bilecik-Bozüyük, Kocaeli-Kandıra, Konya-Ilgın ve Kütahya’da da Manavlar yaşamaktadır. Manav diye adlandırılan bu yerli yerleşik Yörük / Türkmen gruplar, Batı Anadolu’nun Alaşehir, Salihli ve Bursa; Güneydoğu Anadolu’nun Çermik ve Çüngüş; Batı Karadeniz Bölgesi’nin Kastamonu çevresinde de yaşamaktadırlar.Son derece çekingen, uysal, mülâyim ve başkası tarafından söylenenlere fazla karşı çıkmayarak yani tartışmayarak geleneksel yaşamlarını sürdüren Manavlar kendi ifadeleri ile; “yedi kez düşünmeden adım atmayan”, “sersem” / (yavaş davranan) bir yapıya sahiptirler. Bu uyumlu ve uysal yapıları, başkalarına “sen bilirsin” ya da “siz bilirsiniz” ifadesinin sık kullanılmasında da kendini göstermektedir.

Batı Anadolu yöresine, Manavların (Yerli Türklerin) ilk yerleşimin 1291 tarihinden hemen sonra yapıldığı sanılmaktadır. Ayrıca Yıldırım Bayezıd döneminde İstanbul’un alınması amacıyla yapılan kuşatma kaldırılırken, yapılan anlaşma gereği Sirkeci’de bir Türk mahallesi kurulması şartına uygun olarak Göynük ve Taraklı’dan 760 hane Manav İstanbul’a yerleştirilmiştir. Yani İstanbul’a yerleştirilen ilk yerli Türklerin, bu yöreden giden “Manavlar” olduğu kaynaklarca da doğrulanmaktadır.

MANAV SOYU

TÜRKİC
GÖKTÜRK
OĞUZ
KAYI
BOZOK
MANAV

Kaynaklar

Türkay, Cevdet; BAŞBAKANLIK ARŞİVİ BELGELERİNE GÖRE OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA: OYMAK, AŞİRET VE CEMAATLER, Tercüman Kaynak Eserler Dizisi: I, İstanbul, 1979, s.576

Ülken, Hilmi Ziya; SOSYOLOJİ SÖZLÜĞÜ, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, İstanbul, 1969, s.193

Beyaz, Zekeriya; “Adampol veya Polenezköy”, ETNİK SOSYOLOJİ, Hazırlayan: Orhan Türkdoğan, Timaş Yayınları, İstanbul, 1997, s. 324; Türkdoğan, Orhan; “Karadeniz Mohtileri”, ETNİK SOSYOLOJİ, Hazırlayan: Orhan Türkdoğan, Timaş Yayınları, İstanbul, 1997, s. 511; Duran, Hacı.; “Akyazı Kurmançları”, ETNİK SOSYOLOJİ, Hazırlayan: Orhan Türkdoğan, Timaş Yayınları, İstanbul, 1997, s. 535
Doğan, D.Mehmet; BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK, Rehber Yayınları, İstanbul, 1990, s.300

Ülken, Hilmi Ziya; a.g.e., s.330

Türkdoğan, Orhan; “Romansler”, ETNİK SOSYOLOJİ, Hazırlayan: Orhan Türkdoğan, Timaş Yayınları, İstanbul, 1997, s. 437 ve 446

Beyaz, Zekeriya; a.g.m., s. 324; Türkdoğan, Orhan; a.g.m., s. 511; Duran, Hacı.; a.g.m., s. 535
Kırgızoğlu, M.Fahrettin; “Anadolu Etimolojisi Araştırmaları”, ORKUN DERGİSİ, Sayı: 24, Ocak-1964, s.15; Yaşa, Recep; “Adapazarı ve Çevresinde Manavlar”, I. SAKARYA VE ÇEVRESİ TARİH VE KÜLTÜR SEMPOZYUMU (22-23 HAZİRAN 1998), Editörler: Mehmet Alpargu & Enis Şahin, Sakarya Üniversitesi Yayını, Adapazarı, 1999, s.289

Ozan, Ubeydullah; KIZ KAÇIRMA GELENEĞİNİN SOSYO-KÜLTÜREL TEMELLERİ (KIRKARMUT VE ÖZBEY KÖYLERİ ÖRNEĞİ), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Sakarya, 1999, s.37

Yaşa, Recep; a.g.m., s.289-290; Kaşgarlı Mahmud; DİVANÜ LUGATİ’T-TÜRK, Tercüme Eden: Besim Atalay, Ankara, 1986, s.286, 290, 406, 409; Kırgızoğlu, M.Fahrettin; a.g.m., s.15; Grousset, Rene; BOZKIR İMPARATORLUĞU, çeviren: Reşat Üzmen, İstanbul, 1993, s.93-94; Radloff, W.; SİBİRYA’DAN SEÇMELER-1, çeviren: Ahmet Temur, İstanbul, 1994, s.219-224; Togan, A.Zeki Velidi; BUGÜNKÜ TÜRK İLİ TÜRKİSTAN VE YAKIN TARİHİ, İstanbul, 1981, s.70-71

Kadri, Hüseyin Kazım; TÜRK LUGATI TÜRK DİLLERİNİN İŞTİKAKI VE EDEBİ LUGATLAR, Cilt: IV, İstanbul, 1945, s.408; Yaşa, Recep; “Adapazarı ve Çevresinde Manavlar”, I. SAKARYA VE ÇEVRESİ TARİH VE KÜLTÜR SEMPOZYUMU (22-23 HAZİRAN 1998), Editörler: Mehmet Alpargu & Enis Şahin, Sakarya Üniversitesi Yayını, Adapazarı, 1999, s.288

Aktaş, Ali; Manavlarda Ağız Özellikleri 2001/ III. Dönemi Faaliyet Raporu.

Yaşa, Recep; a.g.m., s.288

(İZMİT ÖRNEĞİ), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Sakarya, 2000, s.37

Doğru, Halime; XIII.-XIX. YÜZYILLAR ARASINDA RUMELİ’DE SAĞ KOLUN SİYASİ, SOSYAL, EKONOMİK GÖRÜNTÜSÜ VE KOZLUCA KAZASI, Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 2000, s. 61
Devamını oku "Manav Türkleri"

Bookmark and Share

Boy Kisaliginin Nedenleri?

Prof. Dr. Metin Özata, Radyo 7′de guatr ve tiroit konularında bilgi verdi. Özata, Tiroit hormonları ile boy kısalığı arısında ilişki bulunduğunu belirterek, konuya ilişkin soruları cevapladı.


Radyo 7 programcılarından Eda Çelebi’nin hazırlayıp sunduğu Eda’yla Gün Ortası programına Prof. Dr. Metin Özata konuk oldu. Özata, gebelikte tiroit testinin öneminden bahsetti. Prof. Dr. Özata, tiroitle boy kısalığı arasındaki ilişkiye de değindi.

Eda: Herkes tarafından anlam karmaşası yaşanan Tiroit ve Guatr konuşacağız. Gerçek anlamını kimse bilmiyor ya da yanlış biliyor. Tiroit nedir?
Metin Özata: Tiroit bezi boynumuzda ön tarafta nefes borusunun kelebek şeklinde bir bezdir. Bu bez T3 ve T4 isimli tiroit hormonları salgılıyor. Bu tiroit hormonları vücudumuzda metabolizmayı hızlandıran, kalp atımının hızını ayarlayan, büyüme ve gelişmeyi sağlayan, çocukluk döneminde beyin ve zekâ gelişimine çok büyük etkisi olan hormonlardır. Tiroit hormonlarının vücutta etki etmediği hiç bir hücre yok gibi, bu yüzden çok önemlidir. Ülkemizde çok yaygın guatr var. Bunun nedeni de iyot yetersizliği. Tiroit hastalığı daha çok kadınlarda görülüyor.
Eda: Guatr nedir?
Metin Özata: Tiroit bezinin büyümesidir. Bu büyüme düz bir şekilde olursa buna basit denir ama bunu içinde nodül dediğimiz yumrular olursa ona da nodüler guatr adı verilir. Türkiye’de her üç kişiden biri de guatr bulunuyor.
Eda: Kaç tür tiroit hastalığı var? Belirtileri ne şekilde oluyor?
Metin Özata: Tiroit bezinin birinci hastalığı guatrdır. Tiroidin az çalışması var ki, ona da hipotiroidi deniyor. Tiroit bezinin çok çalışması var ona da hipertiroidi veya halk arasında zehirli guatr ismi verilmekte. Bir diğeri tiroit bezi iltihapları tiroit ismi veriliyor. Toplumda en sık görülende hashimato hastalığı, diğer bir neden de tiroit kanserleridir.
Eda: Nasıl teşhis ediliyor?
Metin Özata: Tiroit hastalıklarının teşhisi için bazı hormonların ölçülmesi lazım. Bunlardan en belli başlı olanı TSH dediğimiz bir hormon. Serbest T3 hormonu serbest T4 hormonları ölçülüyor. TSH özellikle çok önemlidir. TSH normalden daha yüksekse o zaman tiroit az çalşıyor. TSH daha aşağıda olursa o zamanda tiroit bezi çok çalışıyor demektir. Çok çalışırsa çarpıntı, terleme, çabuk sinirlenme, gözlerde parlaklık, çok yemek yemesine rağmen zayıflama, saç dökülmesi olabilir. Tiroit ultrasonu da önemli bir tetkik aracıdır. Tiroit bezinde nodül var mı anlaşılıyor.
Eda: Tiroit nodülü nedir ?
Metin Özata: Tiroid bezi içinde ceviz, portakal büyüklüğünde yada değişen ebatlarda yumrular oluşuyor. Neden oluştuğu da belli değil, bunlar da kanser oranı %1 ile %5 arasında olduğu için bütün nodüllere biyopsi yapılması lazım. Her nodül ameliyat gerektirmez. Özellikle iyi huylu çıkarsa ameliyat gerekmez, ilaç tedavisi yapıyoruz.
Eda: Tiroit hormonları ile boy kısalığı arasında bir ilişki var mı?
Metin Özata: Bu çok az bilinen önemli bir konu. Tiroit hormonları yetersiz salgılanıyorsa boy kısalığına sebebiyet verir. O yüzden yeni doğan ve çocukluk döneminde TSH ölçümünün yapılması lazım. Yeni doğan da topuktan kan alınarak yapılır. Zamanında fark edilmezse çocuklarda zekâ geriliği ve boy kısalığı oluşur. TSH 30’un üstünde çıkarsa çocukta anormallik var demektir.
Eda: Tiroit kanserinin belirtisi nedir?
Metin Özata: Belirti vermez. Guatr gibi boyunda bir şişlik olur. Boyunda ki nodülden yapılan biyopsi ile saptanır.
Eda: Tiroit kanserine yakalanmamak için nasıl bir tuz kullanmak gerekiyor?
Metin Özata: Kişi de nodül ve hashimato hastalığı yoksa iyotlu tuz yemesi lazım. Guatr olduktan ve nodül geliştikten sonra iyot zaralıdır. Ülkemizde tuzluklu şekilde üzerinde iyotsuz tuz yazan ürünleri kullanmaları gerekiyor, aksi halde kullandıkları ilaçlar hiçbir işe yaramaz.
Eda: Tiroit kanseri ameliyatı nasıl gerçekleşiyor?
Metin Özata: Tiroit kanseri ameliyatına genel cerrahlar giriyor. Tiroit bezinin tamamının alınması lazım. Ameliyat sonrasında 4 yada 6 hafta sonra radyoaktif iyot tedavisi yapılıyor. İlaç tedavisi de yapılıyor ve belli aralıklarla kontrol ediyoruz. Bu kanserler diğer kanserler gibi çok tehlike arz eden kanserler değillerdir.
Eda: Zehirli guatr nedir?
Metin Özata: Zehirli guatr tıbbi bir terim değildir. Bu kelime halk arasında konuşuluyor yani zehirlenme diye bir şey yok. Tiroit bezinin çok çalışması demektir. Buna tıp da hipertiroid adı verilir.
Eda: Guatr hastalığında nasıl bir cerrahi yöntem uygulanıyor?
Metin Özata: Cerrahi yöntem en son düşündüğümüz bir yöntemdir. Genelde ilaç tedavisini öneriyoruz. Ama nefes darlığı varsa, nodül aşırı büyümüşse, kanser yönünden şüphe varsa mutlaka ameliyat gerekiyor.

Eda: Gebelik de tiroit hastalığı nasıl tespit ediliyor? Hipertiroid belirtisi de olabiliyor mu?
Metin Özata: En önemli konulardan biridir gebelik de tiroid. Gebelik de tiroit yetmezliği varsa, düşük nedeni olabilir, hafif seyrediyorsa bebek de zeka geriliği olabilir. Hamile kalmayı planlayan bayanların tiroit hormon ölçümü yaptırması lazım. İdeali TSH 2,5 civarı olması gerekiyor. Hamile kaldıktan sonra da ilk ay mutlaka tiroit tahlili yapılması lazım. Önceden tiroit hastalığı varsa her ay bu takip edilmelidir. Buna göre de ilaç dozunun ayarlanması gerekir.
Eda: Tiroit bezi az çalışıyorsa gebe kalamama durumu var mı?
Metin Özata: Tiroit bezi az çalışan bayanlarda hamile kalma durumu çok zordur. Gebe kalamayan kadınlarda mutlaka tiroit testi yapılması gerekir. Tiroit yetmezliği varsa çok kolay tedavi edilebilir ve gebe kalabilirler. Tiroit testi çok önemlidir.
Eda: Graves hastalığı olan kadınlar ne zaman gebe kalabilir?
Metin Özata: Tiroit hormonları normale gelince gebe kalınabilir. İlaç kullanmadan olması gerekir.
Eda: Tiroit hastalığı daha bayanlarda görülüyor dediniz. Peki, erkek sağlığı üzerinde ne gibi etkileri var?
Metin Özata: Erkelerde tiroit yetmezliği, erkeklik hormonlarında düşüklük olabiliyor. Meme de büyüme olabiliyor. Erkeler de nodül varsa kanser riski kadınlara göre daha fazladır. Erkeklerde daha hızlı seyreder.
Eda: Son olarak neler önerirsiniz?
Metin Özata: Nodül varsa biyopsiden kaçınmasınlar. Tiroit ilaçlarını doktor’un önerdiği şekilde alsınlar çünkü ilacın fazlası kemik erimesi, kalp de ritim bozukluğu yapabilir. Gebelik öncesi mutlaka tiroit hormonu ölçümü yapılmalı. Sağlıklı beslenme çok önemli, pilav yerine bulgur, beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği yemek gerekir. Domuz gribi için D vitamini çok önemli. Çocuklarda D vitamini eksikliği varsa tamamlanmalı. D vitamini vücudu bağışıklık sistemine karşı en iyi koruyan vitamindir.

Sağlıklı beslenmeden diyete, şifalı bitkilerin gizemli dünyasından hayatı yaşanılır kılan pratik bilgilere ve yemek tariflerinden çocuk gelişimine pek çok konu Eda’yla Gün Ortası’nda.

Alanında uzman konuklarıyla Eda’yla Gün Ortası hafta içi hergün saat 12.00′ de Radyo 7′de…

İstanbul – 104.6
Ankara – 89.9
İzmir – 101.3
Ve tüm Türkiye’de
Devamını oku "Boy Kisaliginin Nedenleri?"

Bookmark and Share

Cinsel Sorunlara Bitkiler İle Sifa

Uzmanlar, cinsel sorunların ortaya çıkmasında, psikolojik faktörlerin önemli ölçüde rol oynadığını söylüyor. Şifalı bitkiler, stres nedeniyle cinsel isteksizlik yaşayanların imdadına yetişiyor.


İşte cinsel gücü artıran en etkili bitki ve 18 doğal afrodizyak…


Bitki çayları: Vücuttaki sıvıların akışını hızlandıran bitki çayları içilince, kan dolaşımı hızlanır, tutkularda ve heyecanlarda artış olur. Enerji seviyesini de yükselten bitki çayları seks yaşamını canlandırır.

Ginseng: Binlerce yıllardır Çin’de ilaç yapımında kullanılan ginseng; hormonal sistemi uyarır, erken yaşlanma sürecini yavaşlatır ve göz ardı edilemeyecek güçler verir.

Rezene: Bilinen en eski afrodizyaklardan olan rezeneden her gün bir parça alınması cinsel gücü artırır. Rezenenin tohumundan çay da yapılarak içilebilir.

Lavanta: Salata ve yemek soslarına konan birkaç damla lavanta, seks hayatını güçlendirir.

Karanfil tanesi: Doğal afrodizyakların en güçlülerinden biri olan karanfil tanesi, yorgunluğa da iyi gelir.

Haşhaş Tohumu: Cinsel performansı artırır.

Polen: Son yıllarda afrodizyak olarak kullanılan polenin yapısında, belli ölçüde testosteron ve diğer cinsiyet hormonları bulunuyor. Ayrıca içerisinde birçok vitamin mineral ve amino asit bulunur.

Zencefil: Yüzyıllardır duyguları harekete geçirmek için hazırlanan içkilerin karışımında kullanılan zencefil, insanı daha ateşli yapar. (Kanı sulandıran ilaç kullananların dikkatli olmaları gerekiyor. Ayrıca, fazla tüketildiğinde de bağırsakları rahatsız eder.) Yemeklerde bahart olarak kullanılabilir. Balla karıştırılıp yenebilir. Bir hafta veya 10 gün kadar kullanılmalıdır.

Tarçın: İştah açıcıdır. Sinirsel rahatlık veren bir kokusu vardır. Gaz söktürücü ve antiseptik özellikleri vardır. Afrodizyak olarak da kullanılabilir. Kışın içilen bitki çaylarına konulabilir. Tarçın yağı hoş kokusundan dolayı masaj yağı olarak da kullanılabilir.

Hardal: Cinsel bezlerin işleyişini hızlandırır.

Yasemin: Likörleri kokulandıran, harika kokulu yasemin çiçeği, etkili bir uyarıcıdır.

Süsen: Süsen kökü tozu, her iki cins için de güçlü bir afrodizyaktır.

Meyan Kökü: Meyan kökünden elde edilen toz, maden suyu ile karıştırılınca kadınlar için çok etkili bir afrodizyak haline gelir.

Vanilya: Merkezi sinir sistemine etki ederek kokusuyla uyarıcı etki yaratır.

Roka: Bolca demir ve C vitamini içeren roka, alyuvarlar için iyidir. Ayrıca, cinsel gücü de artırır.

Maydanoz: Yemeklere lezzet katan maydanoz, cinsel yaşama da lezzet katar.

Kekik: Güçlü etkileri olan kekik, özellikle erkeklerde uyarıcıdır.

Arı Sütü: Cinsel bezleri geliştiren arı sütünün etkileri, kısa zamanda hissedilir

Devamını oku "Cinsel Sorunlara Bitkiler İle Sifa"

Bookmark and Share